Kişisel gelişim alanının ve bu alanda kendi yolunu bulmaya çalışanların en büyük sorunu ne bilmek ister misiniz?
İyi hissetmeyi, iyileşmek sanmaları.
İyi hissetmeyi, sorunlarının çözülmesini, iyileşmek ile karıştırmaları.
İstedikleri her ne ise, ona hızlı, kolay ve zahmetsiz ulaşmayı, iyileşmekten önde tutmaları.
Özellikle de ilişkiler konusunda. İstedikleri partnere kavuşunca çocukluklarından iyileşmenin birden camdan uçup gitmesi. İçsel boşluk, bir an önce kurtulmak istediğiniz yalnızlığınızın fiziksel olarak son bulmasıyla dolmuyor.
Çocukluk deneyimlerinden ve travmalardan özgürleşmek istemeleri. Sorun şurada ki, bunu yaparken kendi hayatları için sorumluluk almayıp, o sorumluluğu başkasına verip, birinin gelip onları kurtarmasını istemeleri, ve bunun gerçekçi bir beklentiden çok uzak olduğunu kabul etmeye yaklaşamamaları.
Travma ve duygular ile çalıştığını iddia eden yöntem ve kişileri sorgulamamaları. Travma temizlenemez, yok edilemez, hatta altından başka bir şeye de dönüştürülemez. Travmayı simya ile altına çevirmek gerekir. Yani değersiz hatta berbatmış gibi görünen olayları değerli olaylara dönüştürmek gerekir. Travmayı, kurtulunması gereken bir bozukluk olarak göremeyiz, aksine içindeki cevheri açığa çıkaracak donanıma sahip olmamız gerekir ki iyileşme sağlansın.
Kendilerine, travmalarına, duygu, düşünce ve deneyimlerine keşif enerjisiyle yaklaşmamaları. Bütün bunlara kurtulmaları gereken bir bozukluk, bir kusur, bir engel olarak bakmaları. Ve bu bakış açısındaki yöntem ve kişilerle eşleşmeleri. Bu bakış açısının onları daha da travmatize ettiğini anlayamamaları.
‘Neyi yanlış yapıyorum?’ sorusunun cevabını merak etmeden, bu cevabı iyice öğrenmeden, bu cevabın ve hatta sorunun içinde yeterince zaman geçirmeden, sabırsızlıkla travmalardan özgürleşeceklerini sanmaları.
Travmayı anlamanın yeterli olacağını ve iyileşme getireceğini sanmaları. Travmanın oluşmasında rolü olan dinamikleri, travmaya götüren sebepleri, neyi yanlış yaptığını bilmiyor ve daha kötüsü merak bile etmiyor olmaları. Travmayı simya ile altına çevirmek iki aşamalıdır. Bir anlamak, iki hissetmek. Yani düşünsel farkındalık ile duygusal farkındalık. Yani zihin ile kalbi entegre etmek.
Kendilerine, ‘Ben kusurluyum, ve ancak bu kusurlardan kurtulduğumda iyi hissedebilirim’ enerjisiyle yaklaşmaları.
Aksine, ‘İyi olmayı hak ediyorum, o yüzden bu travmalarımın bana kattıklarını görüp elimdeki beni tanıyıp, buna göre en yüksek hayatımı yaşayacak kadar değerliyim’ enerjisinden çok uzak olmaları. Daha iyi bir hayatı hak ettiklerine ve değerli olduklarına inansalardı, kendini tanıma ve bulma sürecine bu şekilde bakmazlardı.
Seneler harcayıp konunun sadece etrafında dolanmak size kısa ve kolay gelebilir. Günün sonunda olduğunuz yerde daireler çizdiğinizi anladığınızda, işte o zaman size mal olan yılların ve harcanan emeğin ve paranın, daha kötüsü boş umutların varlığında, kendini yaşama sanatının en kısa ve kestirme bir yolunun, elinizi taşın altına koyarak, sorumluluk almanız olduğunu acı şekilde kabullenmeniz an meselesi olur.
Aslında yapmaya çalıştığım daha acı verici gibi görünse de, daha kısa ve kalıcıdır. Çünkü acınızdan kaçmak için kullandığınız 1 aylık yüzeysel bir kişisel gelişim süreci, veya 1 günlük geçici bir rahatlama, 3 ay sonra size elde edemedikleriniz olarak geri döner.
Vakit kaybetmek istemiyorsan. O zaman bir an önce bu işi daha farklı yapman gerektiğini kabul et.
Daha kolay ve mucizevi olsun mu istiyorsun? O zaman bir an önce bu işi kendin yapman gerektiğini kabul et ve harekete geç.
Çünkü esas mucize hiç tanımadığın birinin, senin bilinçaltının veya acılarının derinliklerine girip, orayı temizlemesi değildir.
Esas mucize, bir sabah kalkıp, falanca seanstan hemen sonra, ‘Ya hayatımda falanca konuda şok edici mucizevi gelişmeler oldu’ demek de değildir.
Esas mucize, bir sabah kalkıp, ‘Ya BEN ne kadar değiştim’ diyebilmektir.
Ve daha da esaslı mucize, ‘Bunu ben kendim yaptım, hayatımı değiştirmek için ben uğraştım ve değişen ben oldum, dışarda olup bitenlerle uğraşarak değil, kendime yatırım yaparak’ diyebilmektir.
ÇÜNKÜ BEN, BUGÜNE KADAR, GÜCÜNÜ ELİNE ALAN BİR BİREYDEN DAHA MUCİZEVİ BİR VARLIK GÖRMEDİM.